21 Eylül 2011 Çarşamba

ESKİŞEHİR - BEYPAZARI - 4

Sabah erkenden yola çıkıyoruz. Önden Nallıhan’a uğruyoruz. Buraları Beypazarı örneğini gördükten sonra eski ahşap evlerini bozmamış. Sonraki durak Mudurnu. İtfaiye Meydanında sağdan direksiyonlu bir itfaiye arabası sergileniyor. 1993 yılına kadar kullanılmış, 2009 yılında da orijinal haliyle sergiye konmuş.


Güzel ahşap evlerin arasında dolaşarak Yıldırım Beyazıd Camiini geziyoruz. Eski külliyeden geriye cami ve hamam kalmış. Yapının inşa tarihi belli olmasa, kitabedeki yazıya göre Yıldırım Beyazıd’ın burayı sultan oldukan sonra yaptırdığını düşüneceğiz. Belki henüz şehzade iken padişahlık hayalleri kuruyordu. Tepedeki Saat Kulesine bakıyor, yemyeşil çay bahçesinde oturup bir kahve içiyoruz.


Son durak Göynük. Burada da tarihi doku bozulmamış. Sanki zaman makinasına binmiş, önceki asra geçmişiz. Zaten burayı da gördükten sonra hiç bir kasabayı beğenmiyorum artık. Sakarya Meydan Savaşı anısına yapılan Zafer Kulesine bakıyoruz.


Gazi Süleyman Paşa Camii Osman Gazi’nin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa tarafından külliye olarak yaptırılmış. Geliboluyu fetheden Gazi Süleymen Paşa, genç yaşta bir av kazasında ölmüş. Fatih’in hocası Akşemseddin’in türbesi de burada. Hoca, İstanbul’da gördüğü ilgiden sıkılıp buraya yerleşmiş.

Öğlen yemeğimizi Paşazade’de yiyoruz. Önden etli yaprak sarma ve iri fasulye piyazı yiyoruz. Üzerine de mantı. Mantı iki çeşit. Biri bizim bildiğimize yakın, diğeri de keşli cevizli mantı. Mantının içinde kıyma yerine ceviz var. Tattım, ama normal mantı yedim. Belki bir daha sefere.

Yemekten sonra etrafta dolanırken bir dükkan görüyoruz. Tarhana, erişte, türlü reçeller ve ballar. Midilli’den aldığım ama henüz açamadığım zeytin reçeli ile burada karşılaşınca şaşırıyorum. Dükkan sahibi, aynı kestane reçeli diyor. Demek ki kestane reçeli de bulunacak ve yenilecek. Önden şu zeytin reçelini açayım da…

Buğday çiminden yapılan uğut alıyoruz. Almadan önce tadına bakıyorum. Çünkü çok yararlı diye aldığım keçiboynuzu pekmezini bitirinceye kadar canım çıkmıştı. Aynı duruma düşmek istemiyorum. Tadı tahin-pekmez gibi. Orta boy bir kavanoz alıyorum, bizde tahin-pekmez yenir. Sonradan üzerini okuyunca biraz bozulacağım. Açıldıktan sonra 10 gün içinde tüketilmesi gerekiyormuş. Bilmiyorum artık. Açınca göreceğiz.

Yolumuza Taraklı üzerinden devam edeceğiz dediklerinde bu kadarı aklıma gelmemişti. Gemlik’e kadar çıktık! Eh, buralara kadar gelmişken İznik’in içinden geçelim diyoruz. Meşhur İznik çinilerinin yapıldığı yer. Hristiyan dünyası için önemli. İncilin kabul edildiği İznik Konsülleri burada yapılmış. Kasaba, diğerlerinden farksız, kişiliksiz apartmanlarla dolu. Ama ucundan kıyısından harabeleri görüyor, en kısa zamanda buraya gelme hayalini kuruyoruz. Yalnız buraları bilen birileriyle.

2 yorum:

  1. Oralara da git Şule. ve yaz, biz de gitmiş kadar olalım sayende :)

    YanıtlaSil
  2. Bloğunuzu sürekli takip ediyoruz. Paylaştığınız makaleler ilgimizi çekiyor. Başer akşam lisesi olarak başarılar dileriz.

    YanıtlaSil