Ertesi sabah Odunpazarı’na doğru yola çıkıyoruz. İlk durağımız Kurşunlu Külliyesi. Kervansaray Mimar Sinan tarafından yapılmış, diğer yapıların mimari bilinmiyor. Uzun yıllar Mevlevihane olarak kullanılan bu külliyenin camii Yavuz Sultan Selim zamanında yaptırılmış. Cami ve biraz aşağıda yer alan Osmanlı Evi kapalı, gezemiyoruz. Bu eski semtin sokaklarında dolaşıp eski evleri inceliyoruz.
Ne yapalım, biz de Atlıhan Çarşısında Eskişehir’in simgesi olan lületaşından yapılan eşyalara bakıyoruz. Canlı, sevimli bir yer olmuş burası. Daha sonra Türkiye’nin ilk Cam Sanatları Müzesine geçiyoruz, çok şükür burası açık!
Müze çok güzel, Anadolu Üniversitesi öğrencileri ve konuk sanatçıların cam eserleri sergileniyor. Müzede aynı zamanda Cumhuriyet kadınlarını gösteren bir fotoğraf sergisi de var. Türk kadın milletvekilleri, Eskişehir ailelerinin kadınları burada.
Sonraki durağımız Kentpark. Yemyeşil bir alan içinde göletler, yapay plaj, yüzme havuzları, oyun alanları, çocuklar için at binme yeri var. Özenerek hazırlanmış bir yer, biz de özenerek geziyoruz. Parkın içinde yiyoruz yemeğimizi. Buranın en meşhur yemeği çibörek. Çiğbörek denmesini istemiyorlar, bu geleneksel Kırım Tatar yemeğinin adı şırbörek, şuberek, çuberek isimlerinden türetilmiş. Böreğin içindeki kıyma çiğden konuluyor -herhalde bu yüzden çüğbörek yakıştırması yapılmış- , harcın sulu olması makbul. O yüzden soğan yeterince sulu değilse içine bir miktar da su katılıyor, ve börek yağda kızartılıyor. Bir porsiyonda beş tane var, ama yedikten sonra bir ağırlık hissetmiyorsunuz.
Yemekten sonra Bilim Sanat Kültür Parkına geçiyoruz. Amerika kıtasına göçmen getiren May Flower gemisinin bir kopyası var, çocuklar içini geziyor. Oldukça küçük bir gemi. Bunun dışında bir anfitiyatro, yemyeşil bir park, oyun alanları, lokanta ve kafeler var. Henüz yapımı sürmekte olan kuleler de sanırım bir masal evi olarak hizmete sunulacak.
Şehire geri dönüp gondola binmek için sıraya giriyoruz. Burada iki seçeneğiniz var. Gondolla ufak bir tur yapabilir, ya da motora binip daha uzun gezebilirsiniz. Birincisini tercih ediyoruz. Yarım saat kadar bekledikten sonra beş dakikalık turumuza çıkıyoruz. Bir daha gelirsek de motora bineriz artık. Gondol dört kişilik, bizim grup altı kişi ve kuyruk olduğu için yanımıza yaşlı bir çifti alıyoruz. Ankara’dan günübirlik gelmişler, şehri geziyorlar. Sohbet ederken şelaleden bahsediyorlar. Arkadaşımla birbirimize bakıyoruz. Nerede bu şelale? Tepedeymiş. Turla geldik, haberimiz yok. Sırf Eskişehir’e gidiyor diye bilmediğin bir tura katılırsan böyle olur işte.
Sokakları dolaşıyor, bir yerde oturup soğuk bir şeyler içiyoruz. Şehrin meşhur bozacısı yaz olduğu için dondurma satıyor. Burası tam bir üniversite şehri olmuş. Sokaklar tertemiz, insanlar güleryüzlü. Sanki Avrupa’dasınız, yalnız insanlar Türkçe konuşuyor.
Haller Gençlik Merkazi’ni bir de gündüz gözüyle gördükten sonra otelimize dönüyoruz. Akşam yemeğinden sonra, grubun en genci ve ben, su muhallebisi yiyelim diye tutturuyoruz. Önden ekibin diğer üyeleri bize tuhaf tuhaf bakıyor. Bahaneler hazır. Adını bilmiyoruz - Bir taksiye sorar öğreniriz - Olmaz. Programdan adını öğreniyoruz, yerini de internetten buluyoruz. Haller Gençlik Merkezi’nde olduğunu duyunca herkes hevesle yola koyuluyor. Beş dakikalık yol. Muhallebiler güzel, yemeden gelmeyin derim.
Bu arada şunu belirtmek istiyorum. Açık büfelerde sıcak yemek tercih etmediğimi yazmıştım daha önceden. Burada aldığım pilav ve çorba soğuk geliyor bana. Önden bir anlam veremiyorum, son gece arkadaşlarımdan biri olayı çözüyor. Normalde, bu yemeklerin altında sıcak su tepsisi olur, ve bu su sıcak tutulur. Pratik zekalı insanımız, fazla masraf etmemek için kendince bir çözüm bulmuş, sıcak su tepsisi yerine elektrik ocağı yerleştirmiş! Ocak da yemekle temas etmiyor, meğer biz bu yüzden soğuk yemekler yiyormuşuz…
Bu böyle olmuyor Şuleç ben seni mimleyeceğim bu gidişle. Senden bir mim yazısı isteyeceğim. Bakalım o zaman gezi yazısı yazmadan durabilecek misin? :)))
YanıtlaSilŞaka şaka. sen gez ve anlat bizlerde gezmiş oraları görmüş kadar oluyor ve keyifle okuyoruz .
Ben dün buraya bir yazı yazmıştım ama kaybolmuş galiba..
YanıtlaSilŞule....
Ben seni mimledim..
Konuyu "kadından don kişot olur mu? başlığı altında bulabilirsin. yazıp yazmamak sana kalmış. Blogunun konsepti ile uyumlu değil biliyorum. Yazarsansevinirim ama yazmazsan da kırılmaca yok. :)
Vladimir Merhaba,
YanıtlaSilBozcaada'daydım, yazılarını şimdi gördüm. Tabi ki yazacağım, ama biraz düşünmem lazım. Malum, yol yorgunuyum. :)