26 Temmuz 2011 Salı

MİDİLLİ - 3

Son günde ilk durağımız Ayiassos kasabası. Buradaki Meryem Ana Kilisesi önemli. İnsanlar gelip dilek diliyorlarmış, ve bu dileklerin çoğu gerçekleşiyormuş. Ben rehberin yalancısıyım. Karşılığında adaklarını yerine getirmek için her yıl 15 Ağustosta yüzlerce insan buraya akın ediyormuş. Bazıları, bulundukları yerden kiliseye yürüyerek geliyormuş, ve bu adaklarının bir parçasıymış. Meryem Ana ve İsa ikonunun 800 yıllarında Kudüs’ten getirildiği söyleniyor. Hayret, Haçlı seferlerinden kurtulmuş. Adada olduğu için herhalde.

Kiliseyi ziyaret ettikten sonra kasabanın meydanında oturup bir çay içiyoruz. Çayları da bizimkinden farklı. Tadını beğenmiyoruz. Belki bir evde içsek daha güzel olurdu, bir şey söylemeyeyim.

Buranın da seramik işleri ve ahşap oymacılığı meşhur. Dükkanlarda testiler, sepetler ve ahşap tepsiler vs satılıyor. Meydandaki bir dükkandan tulum peyniri alıyorum. İzmir tulumu ile Erzincan tulumu arası bir peynir. Güzel, ancak sonradan biraz fazla tuzlu geliyor.

Yolda kır kahvesi gibi bir yerde duruyoruz. Burası ressam Theophilos’un bir dönem resimlerini yaptığı ağaç kovuğunun olduğu yer. Resmen ağaç kovuğunuda resim yapıyormuş adam. Bir dönem bizim Fikret Mualla gibi sefalet içinde yaşamış, bir tabak yemek karşılığında resimlerini satmış. Kovuğun yanında eserlerinin kötü kopyaları satılıyor.

İkinci durak Barbayannis uzo fabrikası. Söylediklerine göre Yunanistanın en büyük uzo üreticisi. İmalat kısmını geziyoruz, sonra hemen bardaklara birer parmak uzo koyup, tatmamızı bekliyorlar. Yani, akşamüstü falan olsa neyse de, öğlen vakti ve aç karnına kimse oralı olmuyor. Bu arada uzoların derece derece olduğunu öğreniyoruz. Hafif, orta sertlikte ve sert olanı var. Keşke daha uygun bir zamanda gelseydik de, şunların bir tadına baksaydım. Arka arkaya, karşılaştırarak birer yudum alabilme şansı her zaman karşımıza çıkmaz.

Son durağımız Plomari. Barbaros Hayrettin’in doğum yeri diyorlar. Önden sahilde yemek yiyoruz. Lokantanın önünde ahtapotlar güneşte kurutuluyor. Teşekkür ederiz, ahtapot istemiyoruz. Karides ve kalamar dolma yiyelim diyoruz. Arkasından da biber kızartma. Kalamar dolma bizim bildiğimize benzemiyor, ama güzel. Kocaman kalamarın içine peynir koyup pişirmişler. Izgara olmadığı sürece yumuşak bu kalamarlar. Biber kızartma bizdeki gibi soslu ya da yoğurtlu değil, sade geliyor.

Arkasından kasabanın sokaklarında dolaşıyoruz. İki yüz yaşında olduğu düşünülen bir çınar ağacı karşılıyor bizi. Günlerden Pazar, yine her yer kapalı. Bir bakkal dükkanının önünden geçerken, kapıya asılmış dergilerden birinde tanıdık yüzler görüyorum. Bunları nereden tanıyor olabilirim diye yaklaştığımda Kenan İmirzalıoğlu ve Cansu Dere ile karşılaşıyorum. Kapaktalar! Meğer bizim diziler burada da popülermiş.

Bu tur bize farklı geldi. Arkeologlarla gezmeye alıştığımızdan herhalde, tarih ve kültür bilgisi eksik kaldı. Ama rehberimiz bizi memnun etmek için o kadar çabaladı ki, beğenmemek ayıp olurdu. İnsan tanıdıklarını memleketinde nasıl gezdirir, bizi öyle gezdirdi. Zaten bizim dışımızda tura katılanlar da böylesi açıklamaları sıkıcı bulduklarını belirttiler, biz de gezinin bu şekilde keyfini çıkarttık.

Ayrıca belirtmek istediklerim, Mytilene (Midilli) de mitolojik kral Makar’ın kızlarından birinin adı. Şimdilerde Lesbos yerine bu ad tercih ediliyormuş. İngilizce Lesboslu demek istediğinizde “Lesbian” diyorsunuz, bu da adalıların hoşuna gitmiyor. Hanımlar Lesbosluyum demeye utanıyorlarmış. Atinada lezbiyenlere dava açtıklarını duymuştum - isim hakkı için - sonra kaybettiler herhalde.  Zamanında çok esprisi yapılmıştı bu olayın.

Şehirde çevre bilimleri, antropoloji ve sosyoloji dallarında eğitim veren Ege Üniversitesi var. Antik Yunanda yedi bilgeden biri olan Pittakos bu şehirden. Nobel ödüllü şair Odysseas Elytis’in de ailesi buralı imiş.

Ressam Theophilos’u tanıtan sanat eleştirmeni Stratis Eleftheriadis Teriade bu adada doğmuş. Adaya, biri ressama ayrılan iki sanat müzesi açmış. Mytilene’de iki sanat müzesi, iki arkeoloji müzesi, bir etnografya müzesi, bir de Bizans müzesi var. Küçükleri saymıyorum. Aynı bizdeki gibi, değil mi. :) Pek çok da önemli kilise var.

Bunlardan St. Nicholas kilisesi, Osmanlı zamanında türbe iken 1929 yılında kiliseye çevrilmiş. Fatih Sultan Mehmet Midilli’yi fethederken çadırını buraya kurmuş diyorlar.

Gemiye binmeden önce Mytilene’de açık olan yerlerden son alışverişlerimizi yapıyoruz. Bu dükkanların girişinde Türkçe yazılar var. Merhaba, hoş geldiniz gibi temel kelimeleri zaten biliyorlar. Bademli un kurabiyesi, kızartmalık peynir, sakız likörü ve birkaç reçel alıyorum. Reçellerden en çarpıcı olanı zeytin reçeli, cesaret edip açamadım henüz. Bir de limon ve fıstık reçeli var çantamda. Sakız likörü, adada da gümrükte de küçük şişelerde satılmıyor, belirteyim. İllaki yarım litrelik şişelerde almanız gerekiyor. Hediyelik birkaç tane almayı düşündüğüm için hayal kırıklığına uğruyorum.

Bademli un kurabiyesi, bizim badem ezmesinin başka türlüsü. Şanslıyım, son kutuyu alıyorum. Asıl baklavalardan tatmak istiyordum, ama gözüm yemiyor. Çünkü bu memlekette yarım porsiyon kavramı yok. Oranın baklavaları da her şey gibi bizimkilere benzemiyor. Üç dört baklava büyüklüğünde kocaman bir üçgen düşünün. Cam dolapların içinde, tabaklarda duruyor. Pek öyle iştah açıcı gelmiyor bana. Daha doğrusu kocaman tatlıyı görünce tırsıyorum. Bir dahaki sefere diyorum, bakalım ne zaman denk gelecek.

Daha Sigri var, fosilleşmiş orman var, bizimki kadar güzel olmasa da denizi var. Muhteşem dedikleri kumsallar üç metre genişliğinde, taş ve kum arası kıyılardan oluşuyor. Ama şehrin içinde bile tuhaf sıkış sıkış apartmanlardan yok, deli gibi her yere kondurulan yazlık evlerden hiç yok. Güzel, değil mi.

4 yorum:

  1. Sevgili Şule,
    Google Chrome'un sık kullanılanları ile ilgili yorumunu okudum.
    Arama çubuğunun sağ tarafındaki yıldız işaretine tıklayıp-bitti tuşuna basarak beğendiğin sayfayı ekliyorsun.Yıldızın hemen yanındaki anahtar işaretine tıklayarak pencereyi açıyorsun.
    Yer işaretlerinde daha önce beğenipte eklediğin sayfaları görüceksin.:))Umarım anlatabilmişimdir.

    Sağlıcakla kal.Ebru

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim. Çok güzel anlatmışsın, hemen açınca oldu. Bundan sonra yavaştan google chrome 'a doğru kayarım ben artık.

    YanıtlaSil
  3. Şulecim bende senin ve ailenin şeker bayramını en içten dileklerimle kutlarım.
    Dostlukla...Ebru

    YanıtlaSil