27 Ekim 2011 Perşembe

GAZİANTEP YOLUNDA ADANA

Bozcaada dönüşü koltuğumda yarı uyur yarı uyanık gezinin özetini dinlerken birden kulağıma Zeugma, Antep ve yemek kelimeleri takılıyor ve hemen doğruluyorum. Arkeolog danışmanımız Şükrü Bey'in yakın tarihte gidilecek yerleri saydığını fark ediyorum. İrili ufaklı torbalarla otobüsten inerken merdivenlerden yuvarlanmak pahasına aman bizi unutmayın diye sesleniyorum. Bir arkadaşımız geziyi duyunca mevcut programını iptal ediyor, ve heyecanla gezi gününe doğru geriye sayım başlıyor.

Sabah erken saatte kalkan uçağımız Adana'ya iniyor. Saldırı nedeniyle yolda herkes buruk. Adana güneşi içimizi ısıtınca biraz gevşiyoruz. Seyhan kıyısında kahvaltımızı yaptıktan sonra şehri gezmeye başlıyoruz. Rivayete göre Adana ismi, Gök Tanrısı Uranos'un oğlu Adanus'tan geliyor. Bir başka görüş de, burada yaşayan Danulalıların kente Danuna ismini vermesi. Her ne olursa olsun, şehrin en az 3500 yıllık bir tarihi var.


Önce Adana Müzesini geziyoruz. Burada en önemli eser, Hititlerin Fırtına Tanrısı Teşup'u (Tarhunda) araba üzerinde gösteren heykel. Bir de denizde ceset bulduk diye haber verildikten sonra çıkarılan bronz heykel var.

On yıl ara ile altı ve üstü bulunan Aphrodite heykelinin açıklamasında, tanrıçanın doğumu ayrıntılı bir şekilde yazılmış. Aynen aktarıyorum. "Yunanca aphros köpük demektir. Hesiodos'a göre Uranos (Gök), Gala'dan (Yer) doğan çocuklarını doğar doğmaz toprağın bağrına soktuğu için toprak ana şişmekte ve korkunç sancılarla kıvranmaktadır. Bu yüzden son oğlu Knoros'a bir tırpan verir. Knoros da o tırpanla babasının hayalarını keser ve denize atar. Engin denize atılan tanrısal uzuvdan çıkan ak köpükten bir kız türeyiverir, ve Kıbrıs'tan karaya çıkar. Yürüdüğü yerlerden yeşil çimenler fışkıran bu güzel kıza Aphrodite derler."

Müzeden sonra Roma imparatoru Hadrianus tarafından yapılan, Justinianus tarafından ciddi bir şekilde onarılan, Evliya Çelebinin de bahsettiği Taş Köprü'yü görüyoruz. Dünyanın halen kullanılan en eski köprüsü bu.


Ulu Camiyi geziyoruz. Ramazanoğlu Halil Bey'in yaptırdığı, kendisi, oğlu ve torununun türbesinin de bulunduğu cami 500 yıllık. Sekizgen minaresi çok ilginç. Çinilerinin bir kısmı İznik, bir kısmı Kütahya. Bunu anlamak için renklerine bakmamız yeterli oluyor. Caminin bahçesinde şair Ziya Paşa gömülü.

Ramazanoğlu ailesinin evine geçiyoruz. Yine 500 yıllık bu konağın zamanında Kanuni'yi ağırladığı söyleniyor. Evde, tehlike anında kullanılmak üzere iki tünel varmış. Biri Ulu Camiye, diğeri Yağ Camiine açılırmış, sonradan çökmüş.

Büyük Saati de gördükten sonra Misis'e doğru yola çıkıyoruz. Burada Misis Mozaik Müzesi var. Tek oda bir yer, ortasında mozaikler yer almakta. En önemli resim, Nuhun gemisindeki hayvanlar. Yapıldığı dönemde Pagan kültür yasaklandığı için yalnızca İncilde yer alan konular resmedilmiş, ama kenarda köşede Samson olması muhtemel bir resmi de görüyoruz. Bahçesinde çeşitli heykeller ve kabartmalar sergileniyor, ama müze olarak çok bakımsız olduğunu söylemek zorundayım.


Son olarak tarihi stadyumun yerine bakmaya gidiyoruz, yalnızca çukurunu görüyoruz. Bu çukur, bize yapının büyüklüğü hakkında fikir vermekten başka bir işe yaramıyor. Yolu da berbat, ama kenardaki portakal bahçelerinin manzarası muhteşem. 

Seyhan nehri kıyısında biraz vakit geçirdikten sonra Kahramanmaraş'a doğru yola çıkıyoruz. 


6 yorum:

  1. Karataş yolundaki salaş retaurantta, boğma rakı ve kebap yapılmamış..Olmamış.:P

    YanıtlaSil
  2. Devamını bekliyoruz. Tabi biz bunu okuyasıya kadar sen başka yerlere gitmezzen eğer. :)

    YanıtlaSil
  3. Avram, yazının başlığından anlaşılacağı üzere bu yol üstü bir yerdi. Adana gezisi değildi.
    Bir müsait zamanda Adana yaparsam giderim artık. Olur mu. :)

    YanıtlaSil
  4. Vladimir, anlayamadığım bir yerlerden gelen nazar üzerine bayram gezimi iptal etmek zorunda kaldım. :)
    Bir süre yeni gezi yazısı yok, ama eskilerden toparladıklarım olacak.

    YanıtlaSil
  5. Benim nazarım değildir,değseydi birkaç blogcu daha vardı, onlara da değerdi :))

    YanıtlaSil
  6. Kesinlikle değildir.
    Ben başkalarından şüpheleniyorum, ama bir şey demiyorum artık. :)

    YanıtlaSil